12 Nisan 2017 Çarşamba

Suicide Squad (2016)

Alıntıdır. İncelemeyi orijinal konumundan okumak için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz
Suicide Squad (2016) – http://wp.me/pWBPK-1Ic
“Gizli bir güvenlik kuruluşu, süper insanların zaman içerisinde ülke için tehdit oluşturabileceğini düşünmekte ve aynı güçlere sahip kişilerden bir güvenlik gücü oluşturulması gerektiğini ileri sürmektedir. Bunun için de süper kötülerden bir görev gücü oluşturulur: İntihar Takımı.
DC evreninin sinema ve televizyondaki gidişatı hiç de hoş değil. Flash en son izlediğimde ergenlere hitap edecek nitelikteydi. Arrow her geçen sezonuyla daha da düşüşteydi. Batman v Superman ise olmamış bir filmdi. Dolayısıyla Suicide Squad da geleneği bozmadı. Evet, çok çok kötü diyemeyiz belki. İki saati aşan süresi boyunca izleniyor bir şekilde ancak izlemenizi sağlayan sürükleyiciliği veya orijinalliği değil, bir çizgi roman uyarlaması oluşu. Filmin kötü kotarılmış olmasının yanı sıra erken girişilimiş bir proje olduğunu da düşünüyorum. DC evrenindeki kahramanlara yer veren birkaç film daha çekildikten sonra kötülerin başrolde olduğu bu filme kalkışılmalıydı bence…”

Logan (2017)

Çizgi roman uyarlamalarını, süper kahramanları sevseniz de sevmeseniz de bu filmi seveceksiniz. Bazı filmler ödül için yapılır. Bazı filmler piyasa için yapılır. Logan ikisinin arasında bir yerde.
Logan başrollerini Hugh Jackman ve Patrick Stewart’in paylaştığı son X Men filmi.
İnişli çıkışlı bu serinin  önceki filmlerinin aksine fantastik-aksiyon filminden ziyade bir drama ve gerilim filmini andırıyor. Temposu, hareketli ve yavaş sahneleri, duygu ve aksiyon dengesi son derece güzel ayarlanmış.
Sinopsisin klişe olmasına rağmen senaryo ve yönetmenlik açısından oldukça güzel iş çıkarılmış.
Sinopsis kısmına klişe dedim. Sebebine siz karar verin: Hayatta amacını kaybetmiş bir adam kendisine verilen son bir işten dolayı cebren yeni bir ilişkiye başlamak zorunda kalır. Hem de hiç istemeyeceği türden bir ilişki; Usta çırak ilişkisi hatta baba kız ilişkisi gibi.
Elbette bu bir mutant filmi olduğundan, Logan’ın bakmak zorunda olduğu kişi de sıradan bir çocuk değildir. Her yönüyle ona benzeyen son derece vahşi ve kontrol edilmesi güç bir mutanttır. Kötü başlayan ilişki zamanında bir bağlılığa dönüşür.

La La Land – Aşıklar Şehri

​Bu kadar iltifata mazhar olup 7 dalda Altın Küre alarak 14 dalda da Akademiye aday olduktan sonra La La Land bizim de radarlarımıza yakalandı (Radarlarımız oldukça eski modelmiş anlaşılan).
Filmi izleyen ve web sitemizin ekibinde yer alan diğer yazar arkadaşlar (bal yapmayan arılarım) bu filme eleştiri yazmayı reddedince iş yine başa düştü.
Karşınızda: Aşıklar Şehri nam-ı diğer La La Land!
Filmin başrollerini Ryan Gosling ve Emma Stone paylaşıyor. Yönetmen koltuğunda ise Whiplash filminden tanıdığımız Damien Chazelle oturuyor (TRT girişi oldu). Hatta filmin bir sahnesinde Whiplash’ı hatırlatırcasına J. K. Simmons’ın yer aldığı bir cameo sahnesi bulunuyor. Simmons yine enstürman çalan esas oğlana kabus oluyor ve gülümsetiyor.
Aslında müzikal olması nedeniyle bu yapıma oldukça ön yargılı yaklaşmıştım. İzlememin bu kadar gecikmesinin sebebi de buydu.
Bu ön yargımın küçükken ve daha İngilizce bilmeden izlediğimiz müzikallerden kaynaklandığını söyleyebilirim.
Şimdiki çocuklar ise bu konuda şanslı. Mesela Karlar Ülkesi gibi yapımlardaki şarkılar çok güzel bir şekilde Türkçe’ye çevriliyor. Gerçi bizim zamanımızda da (1980-1990 arası doğan kuşak) Alaaddin ve Hercules çizgi filmlerinin şarkıları çok hoştu. Hatta Herkül’ü Tarkan seslendiriyordu.
Adetim üzerine hiç bir eleştiri okumadan izlemeye koyulduğum filmin daha açılış sekansındaki otoban sahnesi ne derece kaliteli bir yapımla baş başa olduğumuzu gözler önüne serdi.

Seyfettin Efendi ve Esrarengiz Hikayeleri 1

Olağanüstü Maceraların eleştirileri tamamlandı ama seri tamamlanmamıştı. Bu kez merceklerimizi Devrim Kunter’in çizdiği, hikayeleri ise farklı yazarlara ait olan Seyfettin Efendi ve Esrarengiz Hikayeleri çizgi romanına çeviriyoruz.
Esrarengiz Hikayelerin ilk cildinde çizimler her ne kadar aynı çizer tarafından kaleme alınsa da çizim tarzının her hikayede farklılaştığı göze çarpıyor.
Kitabın sonundaki Seyfettin Efendi ve Esrardaşları başlıklı galeri de değişik çizerlerin Seyfettin Efendi ve arkadaşlarına ilişkin yorumlarını içerdiğinden son derece güzel olmuş. Kapak ve iç kapaklar da oldukça estetik olduğunu söylemeden edemeyeceğim.

A’mak-ı Hayal

Mustafa Ahmet Kara’nın çizdiği bu eser Filibeli Ahmet Hilmi’nin varlık felsefesine dair sorularını ve tasavvuf felsefesini içeren yanıtlarını ele alıyor.
Mekteb-i Sultani (Galatasaray Lisesi) mezunu Şehbanderzade Filibeli Ahmet Hilmi mecazi anlamda değil, gerçek anlamda Fizan’a kadar gitmiş. Daha doğrusu sürülmüş. Sürüldüğü her yerde tasavvuf felsefesine dair yeni şeyler öğrenmiş. Aslında kendi iç dünyasına doğru keşifler yapmış.
Öteden beri tasavvuf felsefesinin İslam medeniyetinin önemli bir parçası olsa da, bunun ötesinde Hint, İran ve Antik Yunan felsefesi köklerinden beslendiği bilinir.