Bilim kurgu nedir? İnsan nedir? Bilinç nedir? Yaşamak nedir? Tanrı mı insanı kendi suretinde yarattı yoksa insanlar mı kendi suretini tanrıya atfetti.
Aslında bilim kurgu çok geniş yelpazesi olan bir kavram. Lazer silahlarının, uzay savaşlarının yer aldığı Star Wars, Guardians of Galaxy gibi daha çok “science fantasy” alt türüne dahil olan yapıtların olduğu gibi, Terminatör, Matrix serisi gibi fütüristik distopyalarda geçen “bilim kurgu aksiyon” türünde yapıtlar da mevcut. Öte yandan Arrival, Interstaller, Martian, Ex Machina gibi daha bilimsel temeller üzerine kurulu gerçekçi yapımlar bizim şu anki konumuzu teşkil ediyor.
Bilim dediğimiz şeyin zaten kurguları yanlışlayacak doğrulara ulaşma metodolojisi olduğunu göze alırsak bilim kurgunun beşeriyet tarihi açısından ne kadar önemli bir kavram olduğunu anlayabiliriz.
Çok iyi hatırlıyorum orta okuldayken yalnızca çizgi roman ve Jules Verne okuduğum için edebiyat öğretmenimce bir nevi küçümsenmiştim. Beni böyle hayalci şeyler yerine, Reşat Nuri Güntekin, Ömer Seyfettin gibi yazarları okumaya teşvik ediyordu. Edebiyat öğretmenimiz yanılıyordu. Edebi eserler de hayal gücünün ürünüdür. Ne yazık ki o zamanlar hayal gücü çocukluktan çıkamayışın, olgunlaşmayışın bir sembolü olarak görülüyor, sanki kötü bir şeymiş gibi lanse ediliyordu. Oysa insanoğlu tarım toplumundan sanayi devrimine, oradan da bilgi toplumuna hayal gücü sayesinde evrildi.
Yapay zeka bilim kurgu eserlerinin (film, kitap, oyun) vazgeçilmez teması olmuştur. Yapay zekalar kimi zaman tüm insanlığı tehdit edecek Matrix, Skynet gibi dominant oluşumları temsil ederken; kimi zaman insanlara hizmet eden yardımcı unsurlar (Her-2013, Artificial Inteligence-2001, Interstaller-2014) olarak tasvir edişmişlerdir.